İhmal ve İhmali Davranışla Kasten Adam Öldürme

İhmal ve ihmali davranışla kasten adam öldürme konusu günlük hayatta birçok kişinin, meslek gruplarının ve özellikle kişilerin taksirle oluşturdukları tehlikeli durumların önlemesi ve bu sorumluluktan kasten kaçmaları durumunda başlarına ne gibi cezai sorumlulukların doğacağı hususunda elimden geldiğince sizleri bilgilendirmeye çalışacağım.

İhmali davranışın tanımıyla başlayacak olursak; ihmal, failin bir durum veya olaya müdahale etme iktidarı olmasına rağmen bu olayın gidişatına müdahale etmemesidir.

Peki ceza sistemi bir kişinin pasif olarak durmasını veya hareketsiz kalmasını neden cezalandırma gereği duymuştur? 

Bu  soruyu cevaplamadan önce belirtmemiz gereken bir husus vardır. Biliyoruz ki hukuk normları ya yasaklayıcı norm ya da emredici normlar şeklinde ortaya çıkar. Yasaklayıcı norm, belli bir hareketin yapılmasını yasaklar ve bunların ihlali ancak icrai hareketle gerçekleşebilir. Örneğin çalma ! bu bir yasaklayıcı normdur ve bu hareketin yapılmasını yasaklamaktadır. Emredici norm ise belli bir hareketin yapılmasını emreder. Yani  emredici normun yap dediği fiilin yapılmaması suretiyle emredici norm ihlal edilebilir. Bu nedenledir ki tüm ihmali suçlar cezayı gerektiren emredici normlara karşı gelmek suretiyle işlenebilir.

Sorumuzun cevabına gelecek olursak işte bu yükümlülüğün yerine getirilmemesi, emredici normun korumak istediği hukuki değerin ihlali anlamını taşımakta ve dolayısıyla haksızlık oluşturmaktadır. Burada beklenen hareketin yapılmaması ile korunan hukuki değer ihlal edilmiş olmakta ve cezai yaptırımlara tabi tutulmaktadır.

İhmali suçlar iki gruba ayrılmaktadır:

1)      Gerçek ihmali suçlar

2)      Görünüşte İhmali suçlar

Gerçek ihmali suçlar sırf hareket suçları olup, failin kanun tarafından yapılması istenilen hareketi yapmamasıyla oluşur. Bunu birkaç örnek verecek olursak; işlenmekte olan bir suçu yetkili makamlara bildirilmemesi (TCK m.278), inşaat ve yıkım faaliyetleri sırasında gerekli olan tedbirlerin alınmaması (TCK m.176). Gerçek ihmali suçlarda fiilin yapılmaması haksızlığın oluşması için yeterli olup ayrıca netice aranmaz.

Görünüşte ihmali suçlar, tipe uygun bir neticenin engellenmemesi suretiyle gerçekleştirilen suçlardır. Belirtmek gerekir ki failin sorumluluğunun doğması için ayrıca özel bir hukuki yükümlülük (garantörlük)  altında bulunması gerekir.

Buradaki hukuki yükümlülüğün özellikle altını çizmek isterim bu failin cezalandırılması için maddi bir şarttır ve olmazsa olmazdır. Burada failin cezalandırılması için ahlaki veya dini yükümlülüğünün olması yeterli olmayacaktır. Diğer üstünde önemle durulması gerek hususta neticenin gerçekleşmesidir. Netice gerçekleşmediği sürece görünüşte ihmali suç oluşmaz.

Görünüşte ihmali suçlar nedensellik konusuna değinecek olursak hakim olan görüş; netice ancak faile ihmal ettiği hareketi yapmış olsa idi, kesinliğe yakın yakın bir olasılıkla hukuki değeri koruyacak idiyse isnat edilebilir yani fail ile netice arasında bir nedensellik bağı vardır denilip suçtan sorumlu tutulabilir.

Ayrıca kişi neticeye kendi sebep olmasa bile neticenin meydana gelmesini engellemekle yükümlüdür. Ancak neticeye engel olma hususunda hemen belirmek gerekir ki; failin sorumlu tutulabilmesi için ‘’hareket imkanı’’ yani failin hareket etmesinin mümkün olması gerekir. Örneğin yüzme bilmeyen bir kocadan boğulan eşini kurtarmamasından sorumlu tutmak mümkün değildir. Ayrıca bu hareketin ‘’ beklenebilir’’ olması da gerekir. Kişinin kendini tehlikeye atması beklenemez.  Köpek balıklarının arasında kalan eşin kurtarılması eş veya anne babadan beklenemez. Bu gibi hallerde kişi kusurlu değildir.

Bir diğer konumuz  kasten öldürmenin ihmali davranışla işlenmesi (TCK m.83)  suçuna gelecek olursak; bu suç görünüşte ihmali bir suçtur ki yukarıda detaylı bir şekilde değinilmiştir. Bu suçtan kişilerin sorumlu tutulabilmesi için yukarıda özellikle belirtiğim üzere hukuki yükümlülükler yani garantör olmaları şarttır. Bu çerçevede Türk Ceza Kanunu’nun 83 üncü maddesi üç tür yükümlülük kaynağı öngörmüştür; kanun, sözleşme ve önceden yapılan tehlikeli eylem.

1) Tipik neticenin meydana gelmesinin önlenme konusunda ki hukuki yükümlülük kanundan doğabilir. Burada 83’üncü  madde söylenen kanun ibaresinden tüm yazılı mevzuat (ya da hukuk  kuralları) olarak anlaşılmalıdır. Bu anlamda kanun, yönetmelik, KHK , tüzük vb. ‘’kanun’’ ibaresi kapsamında değerlendirilmelidir.

Aile hukuku içinde garantörlük öngören kanunların içinde Medeni Kanun gelir. Örneğin, velayet ilişkisinin gereği olarak anne ve babanın çocukları üzerinde koruma ve gözetim yükümlülüğü bulunmaktadır. (MK m.335 vd) Ancak kişiler arasında sevgili, arkadaşlık veya komşuluk ilişkileri ceza hukuku bakımından etkisi yeterli değildir. Bu ilişkiler kişilere ahlaki yükümlülük getirir. Yukarıda da değinildiği üzere ahlaki yükümlülükler failin cezalandırılması için yeterli değildir.(TCK m. 83 kapsamında)

Emniyet, jandarma ve sahil güvenlik insanların can ve mal güvenliğine ilişkin gerekli tedbirleri alma konusunda hukuki yükümlülükleri vardır. Acil sağlık hizmeti vermekle yükümlü kamu ve özel tüm sağlık kuruluşları, durumu acil olan ve hayati riskler barındıran hastaların  sağlık güvencesi olup olmadığına bakılmaksızın acil hastaları kabul etmeli ve gerekli tedaviyi yapmalıdırlar. Acil hastaya gerekli tıbbi müdahaleyi yapmaktan kaçınan doktor veya sağlık görevlisinin hukuki sorumluluğu mevcuttur.  (Bkz. Acil Sağlık Hizmetleri Sunumu 2010/16 Sayılı Başbakanlık Genelgesi)

2) Koruma ve gözetim yükümlülüğü sözleşmeden kaynaklanmışta olabilir. Burada sözleşmenin yazılı olması şart değildir. Açıkça veya zımnen bir sözleşme kurulması ve görevin fiilen üstlenilmesi yeterlidir. Örneğin, hasta bakıcının bakımı üstlenmesi veya çocuk bakıcısının çocuğa bakmayı kabul etmesi ve üstlenmesi.

3) Önceden yapılan tehlikeli fiil ile de kişilerin hukuki yükümlülükleri doğmaktadır. Davranışı ile zarar doğması tehlikesine neden olan kişi zararın meydana gelmesini önleme yükümlülüğü vardır ve buna da ‘’öngelen tehlikeli eylemden doğan garantörlük’’ denilmektedir. Burada kişi oluşturduğu tehlikeli durumun sonucu önlemekle yükümlüdür. Bunu bir örnekle açıklayacak olursak; failin bir trafik kazasında çarptığı yaya yardım etme yükümlülüğü doğmaktadır.  Yaraladığı kişiye yardım etmeyerek uzaklaşan kimse, kastının da bulunması halinde kasten öldürmenin ihmali davranışla işlenmesi suçunu oluşturur. Tehlikeli hareketin neticeyi önleme yükümlülüğü doğurması için fiilin hukuka aykırı olması gerekir. Buradan yola çıkarak denilebilir ki, öngelen tehlikeli eylemin hukuka uygun olduğu hallerde garantörlük söz konusu olamaz. Bu nedenle meşru savunma halinde kalarak birisini yaralayan kimsenin, yaralıya yardım etme yükümlülüğü yoktur.

Failin sorumlu tutulabilmesi için yukarıda belirtildiği şekilde hukuki yükümlüğü olmalıdır.

Manevi unsurlar açısından suç kasten işlenebileceği gibi olası kastla da işlenebilir. Suçun taksirle işlenmesi halinde TCK m. 85 inci maddesindeki suç söz konusu olur. Ayrıca hata konusunda ihmali davranış gerçekleştiren kişi maddi unsurları bilmiyorsa hatasından yararlanır. Örneğin, baba suda boğulan kişinin oğlu değil, bir başka kişi zannetmişse, bu hatasından yararlanır. Yine kişi nitelikli haller konusunda hataya düşmesi durumunda hatasından yararlanır. Ayrıca belirtmek isterim ki TCK m. 82 nitelikli hallerin uygulanması doktrinde kimi hocalar tarafından haklı olarak eleştirilmekte.

Bu suçun mağduru ancak insan olabilir. Mağdurun sağ ve tam doğması ve suçun işlendiği anda hayatta olması gerekir. Ölü doğan bir bebek bu suçun mağduru olamaz.

Anlattığımız konudan da anlaşılacağı üzere kanunun belli yükümlülükler yüklediği kişiler bu suçun faili olabilmektedir. Bunun dışında kişilerin ahlaki yükümlülüklerinin olması bu suçtan sorumlu tutulmaları için yeterli değildir.

 


KAYNAKÇA:

Artuk/Gökçen Ceza Hukuku Özel Hükümler, Koca/Üzülmez Ceza Hukuku Genel Hükümler , Hakan Hakeri Ceza Genel Hükümler, Tezcan/Erdem/Önok Teori  ve Pratik Ceza Özel Hukuku


 

Yorum bırakın